Metin Erksan'ın yönettiği 1962 yapımı siyah-beyaz film. Müşfik Kenter ve Sema Özcan baş rol oyuncularıdır. Ayrıntılarını sonra vereceğim ama bir vesileyle filmle ilgili friendfeed'te yaptığım yorumu şimdilik buraya alıyorum.
"çok değişik, hayli enteresan bir filmdir. aşk ve birini sevmek değildir
özü. bundan çok daha fazlasıdır.
filmde aşkın hani derler ya ilk
kıvılcımından gerçeğe dönüşümü/nesneleşmesi, sevilen insandan önce
temsiline teslim olma/bağlanma, temsili ile gerçeği arasında kalan hatta
tercihini son ana kadar temsili olandan yana koyan bir insanın,
ikiliğin büyük oranda çözümlenmesini de istemediği bir zaman diliminde
yaşadıkları var. temsil/sevilen şey/özne gibi kavramlar havada uçuşurken
neyi sevdiğimiz, neye aşık olduğumuz konusunda fazlasıyla düz bir
sembolizm kullanır Erksan.
bu noktada Kenter'in fotoğrafla kurduğu bağ
(ilişki demeye ne gönlüm ne aklım razı) izleyeni isyan ettirebilir.
işte bu
yönüyle film ilginçtir, nadirdir. filmin genelindeki durgunluk,
oyuncuların birbirlerine, nesnelere bakış sahnelerinin uzunluğu
kenter'in yaşadığı şeyin onun için zamanı yavaşlattığı ile paralellik
kurar gibidir.
ki romantizmde bence hız ölümcüldür, bizzat kendisi için.
filmin sonu ise arzunun rajonunu biliyormuşcasına kendisini ona teslim
eden ve yaşadığı şeyi/çelişkilerini olduğu gibi kabul eden adamın bunun
dışına çıkıp bir tür "psiko kural hatası"na düştüğünde "arzunun
ulaşılmaz olduğu" gerçeğiyle yüzleşeceğini ortaya koyan bir finale sahip."
Metin Erksan'ın filmle ilgili bir söyleşisinde belirttiği gibi "Sevmek
Zamanı'nın Türk sinemasıyla ne ilgisi var? Daha doğrusu Sevmek
Zamanı'nın kendisi Türk sinemasıysa diğer çoğunluğun artık ne sineması
olduğu belli değil." (1)
Aynı söyleşide Fatih Özgüven filmi şu şekilde değerlendirmektedir, "
'Sevmek Zamanı', Erksan'ın o zamanlar sevdiği anlaşılan Antonionivari
bir modernizmle Tanpınarvari bir 'huzur' duygusunun tuhaf, güzel ve
belki de günü için fazla erken bir karışımıdır. Bir melez, daha doğrusu."